11 Kasım 2011 Cuma

KENDİNİZİ TARTABİLİRSİNİZ!


إِنَّ الْمُنَافِقِينَ يُخَادِعُونَ اللَّهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ وَإِذَا قَامُوا إِلَى الصَّلَاةِ قَامُوا كُسَالَى
يُرَاءُونَ النَّاسَ وَلَا يَذْكُرُونَ اللَّهَ إِلَّا قَلِيلًا
Nisa 142
142 - Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Halbuki Allah, onların oyunlarını başlarına geçirecektir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah'ı pek az anarlar.



Merhaba Can Dostlar;



• Sabahleyin yatağından kalktığında ilk aklına gelen şey dünya veya dünya ile alakalı bir şey ise sen artık dünyanın oğlusun. Ahiretin oğlu olmak, sana çok uzaktır. Uyandığınızda ilk aklınıza gelen, mânâ ise müjdeler olsun sana...
'• Oturduğun mecliste iyi bir inşanın aleyhinde konuşulduğunda, içinde bir sevinç hissi seziyorsan, bu haline çok ağla. Çünkü bu hal müslümana ait olmayan bir haldir. Sende, amelleri kökten yeyip bitiren hased hastalığı başlamıştır.
•' Ezan-ı Muhammedi okunduğunda, ona karşı bir hürmet, saygı duymuyorsan imansız gitmenden korkulur. Çünkü sende dînî basite, hafife almak illeti baş göstermiştir.
Karşına birden bire kadın çıkıyor ve sen buna bakışlarını kaydırıyor ve gözünü alamıyorsan, gözünün yapmış olduğu zina seni manen cünüplüğe sevketmiştir. O halin ile namaz kılarsan, feyiz alamazsın, mana ile irtibat kuramazsın.
Faizli muameleler veya haram işleri takib etmende zerre kadar için de bir ürperti, korku hissetmiyorsan, sen kötülüğü kabullenmişsin demektir. Şunu bil ki küfre rıza küfürdür.
Ahlaksızlığa rıza ahlaksızlıktır.
İslam davası ile ilgili müsbet yönde bir haber alıp sevinmiyor, menfi bir habere kulak verince üzülmüyorsan, okuduğun kelime-i tevhidi yeniden gözden geçir. Müslümanın derdi ile dertlenmiyen bizden değildir, hadisine kulağını aç...
Seccadeni serip namaza kalkmak istediğinde, içinden bir iştahsızlık tembellik başlıyorsa, Allah korusun bu bir münafıklık alametidir. Çünkü onlar namazlarına üşene üşene kalkarlar...
'• Dini bir mevzu anlatıldığında uyukluyor, boş söz ve dedi kodu yapıldığında uykun kaçıyorsa bilki senin burnuna şeytan nefesini üflüyor. O güzel meclislerden istifade etmeni istemeyen şeytanın aleti olma.
İslamın hayata hakim olmasında şu yaşına kadar niyetini ve tavrını ortaya koymadıysan, sana ancak bir Hadis-i Şerifi nakletmekle cevap vereceğiz :
«Her kim, cihad etmeden veya cihad etmeyi gönlünden geçirmeden ölürse, münafıklığın bir şubesi üzerine ölür.» B. Meram : 4/90
Kıldığımız namazlar bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa şu hadise kulak verelim ;
«Sahibini Allah'a yaklaştırmayan namaz, bilsin ki Allah'tan uzaklaştırıyor, demektir.»
İşte öyle namaz kılarsan böyle karşılık verilir. Sarılır, toplanır sonra bir paçavra gibi suratına çarptırılır.
Dükkan komşusunu kıskanıyorsan, bil ki Allah'ın yapmış olduğu taksimata karşı geliyorsun. Yüce Mevla kimini fakirlikle, kimini zenginlikle imtihan eder. Kimini sıhhati ile, kimini hastalıkla, kimini evladla kimini hanımıyla imtihan eder. Bunu bil de Allah'ın yapmış olduğu taksimata bütün samimiyetinle güven.
Oturmayı, çay içmeyi rahatlık olarak; namaz kılmayı külfet olarak kabul ediyorsan, sen çoktan ölmüşsün. Diri olsaydın, ruhunu rahatlatacak olan namazı sever ve onu bir angarya kabul etmezdin. Ve «Hele şu namazı kılalım da rahat rahat oturup çayımızı içelim» demezdin.
Evdeki çocuklarınıza islamla hakim olamıyorsan, bil ki başka bir şeyin hakimiyyeti altına girmişsin. Sana hakim olmayan da Kur'an olmadığına göre, kimin hakimiyeti altına girdiğini kendin bil.
Bunları okuyun ve ibret alın ey akıl sahipleri.
Piri Sır, Bu Bir Sırdır

1 yorum:

Adsız dedi ki...

KALBİNİZLE ARANIZ NASIL ?

Merhaba Can Dostlar ;
İbrahim Suresinin 23. Ayetini öğreniyorduk, güzel söz kelime-i tevhid olduğuna göre bizde bu hafta tevhidin yeri kalb üzerinde duralım.
Ey Kalpleri evirip çeviren Allahım! Kalbimi senin dinin üzere sabit kıl. (1) Peygamber (SAV) böyle dua etmiş, başka bir hadis-i şeriflelerindede «Ey kalpleri yönelten Allahım! bizim kalplerimizi tâatın üzere yönelt (çevir) (2) buyurur.»
«Dikkkat ediniz, insan vücudunda bir lokmacık et parçası vardır ki, o iyi olursa bütün beden iyi olur ; bozuk olursa bütün beden bozulur. İşte o et parçası kalptir.» (3)
İman meselesi ; gaflet edilecek, küçümsenecek, bir köşeye atılacak bir mesele değildir. O, insanın varlığı ve akıbeti ile ilgilidir, ya ebedi saadet yani cennet, yada ebedi huzursuzluk (cehennem). Bunlar imana bağlıdır.
İmamın karargâh yeri ise kalptir. Kalbin hayatı ise imana bağlıdır. İslâm dininin nurunu muhteviyatında taşımayan kalp hastadır hatta kördür ve üzerinde bulunduğu vücut organları ise bu kör kalbin etkisi ile fesada gitmiştir.
İmam-ı Rabbani Hazretleri : «İtikat ve iman arası tam temizlenmeden ve düzleştirmeden hiç bir amelin kıymeti yoktur.» buyuruyor.
Biz bu sözü kendimize ölçü alacak olursak, binbir güçlükle yaptığımız işlerimizin, ibadetlerimizin boşa çıkmaması için devamlı itikadımızı kontrol etmek ve imani konularda titizlik göstermek zorundayız. Aksi halde iman ve itikatımızı tehlikeye düşürecek söz ve fiillerle herzaman karşılaşabiliriz. Bunun için «Ey Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi (Haktan) saptırma. Bize kendi katından bir rahmet ihsan et. Şüphesiz ki sen, çok çok bağışlayansın.» (4) diye duâ edeceğiz, Hakka ittibâ edeceğiz.
Mü'min bedeni ve ruhi bütün kuvvetlerini Allah'ın nuru ile nurlanan kal¬bin kumandası altına verir. Kalbini temiz tutar, günah ve cehalet kirlerinden arındırır Çünkü kalp diğer azaların komutanı mesabesindedir. Komutan bozuk ve hasta olursa, şoför hasta ve sarhoş olursa bütün yolcuları felâkete sürükler. Dünya ile mü'minin durumu, gemi ile denizin benzeridir. Gemi içine su alırsa batar. Mü'min kalbine başka şeyler Allah sevgisinden başka şeyler sokarsa aynen içine su alan gemi gibi batmaya mahkum olur.
Ehli hakikat, mü'minlerin kalbindeki îmân-ı bir ağaca benzetmişlerdir. Bu ağaçta yedi dal vardırki, dalın birisi kalpte nihayet bulur, bunun semeresi, meyvesi; kul bununla bedendeki azaları ibâdete, Allah yolunda çalışmayı sevkeder, dalın birisi dile ulaşır ki bunun semeresi doğru olan sözleri konuşur, daim zikirle yar olup ibadetle meşgul olmaktır.
Dalın biriside gözde nihayete erer, meyvesi, ürünü sadaka ve iyilik yapmaktır, dalın biriside kulak ta nihayete erer, meyvesi ise hakikat ve güzel sözler dinlemek, yine dalın birisi boğaza ulaşır. Onun semeresi helâl lokma yemektir. Dalın birisi ayakta sona erer, onun semereside camiye, cumaya, cemaate gitmek, hayır yolda çalışmaktır. Daim birisi nefis üzerinde nihayete ererki onun sonucuda şehvetlerin, nefsin ve şeytanın arzularının terkedilmesidir. (5)
Öyleyse iman arsamızı iyi temizleyelim ki orada yabancı otlar,zehirli şeyler bitmesin. Mevzûmuzu Rasûlullâh S.A.V)'in duasıyla bitirelim :
Allahım, bizim kalplerimizi muhabbetinin nuru ve zikrinle nurlandır. Ey izzet ve ikram sahibi. Allahım, kalbimi nifaktan, amelimi riyadan, lisanımı yalandan, gözümü hıyanetten, temizle. Çünkü sen gözlerin hâin bakışını ve kalplerde, göğüslerde gizli olanı bilirsin.
Allah'ım kalbimi nur kıl, (nurlandır.) lisanımı nurlandır, gözümü nurlandır, sağımı nurlandır, solumu nurlandır, üstümü nurlandır, altımı nurlandır, önümü nurlandır, arkamı nurlandır. Nefsimi nurlandır. Ve nur için de büyüt, geliştir. (6) Nâr (ateş) nuru yakamaz.. Hak yola gir nûr ol, sana yakışan budur!..


KAYNAKLAR : 1) Mişkâtül Mesabih Hadis No. 102/2) a.g.e. Hadis No. 89/3) Buharı, İmam 39, Müslim, Müsakat 107/4) Ali İmran 8/5) Ramazanoğlu Mahmut Sami (ks.) Muhasebe 4/20/6) Hadisler Keşful Hafa'dan alınmıştır. Allâhümme bölümü / 218-219