5 Mart 2010 Cuma

İslam'da çevre bilinci hakiki temellere dayanır.


MERHABA CAN DOSTLAR.
ALLAH Kainatı olağanüstü bir düzen ve ahenk üzere yaratmıştır.
Yeryüzünü bütün mahlukat için en uygun şartlarda yaratmış ve insana emanet etmiştir. Yeryüzüne halife olarak gönderilen ve bütün mahlukat emrine verilmiş olan insanoğlunun, kendisine emanet edilen doğal hayatı koruması, en temel görevlerindendir. Nitekim Kuran’da buna işaret edilmiştir. “O sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli kıldı.” buyurulmaktadır. (Hud suresi 61) Buna göre tabii dengeye zarar verecek her türlü anlayış ve eylem, Kuran’ın bu mesajına ters düşer. Bu sebeple, sorumluluk bilincinde olan Müslüman, kainattaki eşsiz düzeni, ahengi ve dengeyi korumak, gelecek kuşaklara tahrip etmeden aktarmak için elinden gelen gayreti gösterir, bunları bozacak ve tahrip edecek tutum ve davranışlardan uzak durur.

Değerli dostlar; biz insanların yanlış tutum ve davranışından dolayı yeryüzünde kirlenme ve bozulma meydana gelmiştir. Bu duruma Kuran Rum suresi 40. ayetle dikkatimiz çekilmiş. İnsanların kendi işledikleri kötülükler sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Yanlıştan dönmeleri için Allah yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını dünyada onlara tattıracaktır.

BU AYET TABİİ DENGENİN BOZULACAĞINI SEBEBİNİN İNSAN OLDUĞUNU ORTAYA KOYMAKTADIR.
İslâm’da çevre anlayışı, inancın gereğidir. Yerde ve gökteki en küçük varlıktan en büyük varlığa kadar, canlı-cansız her şey, düşünen ve inanan insan için, fiziki kıymetinin ötesinde manevi bir değer taşımaktadır. Çünkü bütün mahlukat Allah tarafından yaratılmıştır. Tabiatta ki her şey Onun eseridir. Tabiatta ki bütün varlıkların, lisanı halleriyle Allah'ı tespih ettikleri ; yeryüzünde yürüyen hayvanlar ile kuşların, bizim gibi birer ümmet oldukları Kuran’da haber verilmektedir. Bu nedenle doğayı korumak, Allah'ın bir ayeti olarak onun değerini takdir etmek; ona yapılan kötülük de, Allah'a karşı yapılmış nankörlük olarak değerlendirilmiştir.

DOSTLAR;
Tabiat kanunları Allah tarafından konulmuştur. Kuran-ı Kerimde bu husus vurgulanmakta; “O, her şeyi yaratmış ve yarattığı şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir?” buyurulmaktadır . Normal şartlarda tabiat kendi ekolojik dengesini muhafaza etmektedir. Fakat tabiatın insan eliyle aşırı tahribi ve kirletilmesiyle bu denge bozulabilmektedir. Bu itibarla tabiatı tahribe yönelik her türlü davranış, Allah'ın kanunlarını bozma teşebbüsü olarak algılanmalıdır.

CANLAR;
Dinimize göre insanın yararına sunulan her şey, ALLAHIN bize verdiği bir nimet ve emanettir. Bu nimetleri Allah’ın istediği şekilde kullanmadığımız takdirde hıyanet etmiş oluruz. Bu konuda Allah Resulü şöyle buyurur. Ümmetimin iyi kötü amelleri bana arz edildi. İyi amelleri arasında yoldan atılmış ezayı gördüm. Kötü ameller arasında ise yere gömülmemiş tükürük de vardı. (Müslim)

DOSTLAR;
Hz. Peygamber, Mekke, Medine, Taif ve çevresini, günümüzdeki sit alanına benzer şekilde, harem bölgesi ilan etmiştir; orada kan dökülmez, hayvanları öldürülmez, otları yolunamaz, ağaçları kesilemez. Bu, İslâm'ın çevre korunmasında, meskun mahallerin tahribatının önlenmesinde, tabii dengenin muhafazasında aldığı ilk örnek tedbirlerden biridir. Bunun yanında, kendi devrinde çevreciliği adeta bir siyaset haline getiren, bu çerçevede boş arazileri ekim dikim alanı olarak değerlendiren ve Müslümanları buna teşvik eden Hz. Peygamberin çevrenin korunması, kirletilmemesi ve imar edilmesine yönelik pek çok söz, uygulama ve mesajı bulunmaktadır . Bu temele dayanarak Müslümanlar da, her zaman çevreye sahip çıkmışlardır.

DOSTLAR; sözümü Rahman suresinde 7. ayetiyle bitiriyorum: “Yıldız ,bitki ve ağaç secde ederler. Göğü Allah yükseltti ve nizamı(yani dengeyi) o koydu.”
BU BİR SIRDIR.

Hiç yorum yok: